4 Şubat 2014 Salı

Kendimden biraz bahsedeyim, olacağınız adam tasvirini iyi yapın.
Bakın şimdi götelek herifler, bazen geceyarısı uyandığımda felan kız arkadaşımı beni izlerken buluyorum.
Düşünsenize, hayran hayran bir dişi beni izliyor ; üstelik bir altın dişi...
Önceki ''Ben''de böyle bir şeyin olması imkansızdı.
Dişilerle ilişkilerim bir seviyeden sonra tıkanırdı ; gidemezdim daha fazla...
Fakat artık istediğimi sikebildiğimi söylememe gerek yok sanırım.
Dişi bir kasiyere para öderken dahi gözlerindeki parıltıyı görmek, hayata gerçekten bağlanma sebebi...
Yahut sizi yolda gören ve hiç tanımadığınız tüm dişilerin abaza abaza sizi kesmesi, farklı bir olay...
Size kendini ağırdan satan kevaşeler, bana kendilerini siktirmeye çalışıyorlar.
Onlarla ilgilenmem için türlü şebeklikler ve çocukluklar yapıyorlar.
Saygılı ve çok da ılımlılar...
Kendimden her konuda eminim ; çünkü aksi için bir sebep yok.
Bazen bir kafeye gidip 4-5 kişilik dişi gruplarının yanına çekip sandalyeyi oturuyorum ; hepsiyle flört ediyorum.
Reddetmek gibi bir şansları elbette yok.
Çünkü köpek gibi eğleniyorlar ve cinsel cazibeme kapılıyorlar.
Kendine güvenli tavırlarım tahrik ediyor onları...
Onlarla dalga geçmem onlara özel hissettiriyor.
Ne kadar değersiz olduklarını gösteriyorum ve yapmaya çalıştıkları testleri yüzlerine vurunca da ''Nasıl bizi bu kadar iyi tanıyorsun?'' soruları yöneltiliyor bana.
Erkeklerle ayrı bir durum var zaten...
Ben ortamda yokken yardıran betalar, ben gelir gelmez ses kesiyor ve yanımda alçalıyorlar.
Ortamlarda benim istediğim yapılıyor fakat ben bunu kötü bir şekilde kullanmıyorum.
İşim gereği sürüyle arkadaşım var ve hepsiyle diyaloğum mükemmel ötesi diyebilirim.
Bana güzel pasta-kek-kurabiyeler yapan dişiler oluyor, kabul ediyorum tabii ki...
Bu arada orospular cidden yemekten anlıyorlar.
Ortamda aranan adam olmak güzel ; fakat alfa olmak daha güzel...
Kendimle alakalı bir güven sorunum asla yok...
Beni yeni gören dişiler 40 yıllık dostmuşuz kadar samimi oluyorlar bana karşı ; çünkü özlemişler bir alfayı, belli bu...
Bunlar yazıyla anlatılanlar ve sadece ağzınıza bal sürmek amacıyla anlattığım küçüçük bile denemeyecek bir bölüm.
Kendiniz tecrübe edeceksiniz zaten.

Bir gün arkadaşlarla oturuyoruz bir kafede...
Dondurmaya dayanamam amk.
Mekanın dondurması güzel, kendileri yapıyorlar diye hatırlıyorum.
İstedim dondurma...
Lan sikimde olmaz, canım milkshake istedi ; onu da istedim.
Dondurmayı halen yiyemem.
Ağzım burnum dondurma olur ve bir şey içerken üzerime çokça dökerim.
Üzerime döktüm, ağzım burnum aktar gibi dondurma oldu fakat o gün hiçbir çaba sarfetmememe rağmen iki tane dişi bana telefon numarasını verip gitti mekandan.
Ben de garsonlara verdim tabii...
Yani, ben eğlenceme bakarım.
Dişiler için kendinizi kasmanızı söyleyen kodumunun başlıklarından değil bu.
Ne istersen onu yap, amdan bol bir şey yok dışarıda...
Bu yazıyı yazma sebebim ''Fak yea dondurma yiyemem'' yahut ''Bakın amlılar bana geliyor hell yeaa'' değil.
Dişilerin özgüvenlerini buradan onlara seslenerek takdir etmek adına yazdım.
Tabii bu benim garizmatik olduğum gerçeğini değiştirmez.
Ammmına gorum.

Şunu unutma : olayları bilmen, sadece durum farkındalığı yaratır.
Bazen içgüdülerini bastıramazsın... '

Açıkladım fakat tekrarlıyorum.
Yaşantılar, beyinde nöral ağlardır...
Yani sen bir dişiyle ne kadar vakit geçirirsen o kadar nöral ağ yapılır.
Fakat, işin bir de hormonal durumu vardır...
Sen abaza olduğundan, dişinin yanındayken testesteronun gözüne vurursun ve nöral ağlar daha bir sıkı şekilde örülür neo-korteks'e...
Bu kadar nöral ağ sonucunda beyin şöyle düşünür: ''Var bir hikmeti ki bu saçma dişi hakkında birçok nöral ağ bulunuyor.''
Ancak o senin abazalığını denklemin dışında tuttuğu için böyle bir yanılgıya düşer.
O dişi daha özel algılanmaya başlanır ve ananın anlattığı hikayelerde de her erkek ''aşık olduğu'' için, sen de adını koyamadığın bu olaya ''aşk'' dersin.
Oysa ki sadece, beta-omega olmandan dolayı dişinin kalkanlarını yıkıp seni cazibesiyle ve 100 gram etle oynatması olayıdır.
Sonra seni gibtir eder ve sen üzülürsün ; nöral ağlar daha da derinleşir.
Fakat onu unutmaya kararlısındır ; fakat nöral ağlar yavaş silinir.
Unuttuğunu sanarsın, ancak nöral ağlar asla tamamen silinmez...
Onu her gördüğünde tekrar hatırlanır ve beyin tekrar canlandırır o anıları.
Sen de tekrar aşık olduğunu sanarsın.
Aşk acısı budur, bitmez...
Tek bir bitiş yolu vardır, onu da altın vuruşla aşacağız.

Beyler, olaylar kopuk gidiyor ; bunun farkındayım.
Fakat bilinçaltı böyle işler.
Sizi bir şeylerle meşgul etmek zorundayım, siz de kendinizi yazılarla meşgul edin.
Mantık aramak yerine güvenip özümseyin...
Söylediğim üzre hiçbir şey havada kalmayacak.
Her şey gözler önüne serilecek.
Ve bunu benim yöntemimle yapacağız.
İşine gelmeyen, çakma kitap taktikleriyle dolu kasıntı başlıklara gidebilir ; saygı duyarım. (yazar burada ''Sikimde olmazsınız yarrahlar'' diyor, arz ederim)

Altın vuruş ne diye soracak olanlar için ; yüklediğim tüm taktik-özgüven-beden dili makyajları'nı harekete geçireceğim komut...
Sonra uyuyup uyanacaksın ve taşakların kapıya sığmayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder